Tarihçe

Bodrum’da Denizciliğin ve Tekne Yapımcılığının Tarihçesi

Binlerce teknesi ve onlarca tekne yapım atölye ve tersanesiyle Bodrum, Türkiye’nin en önemli denizcilik ve tekne yapım merkezlerinden biridir. Bugün Türkiye’nin ve hatta Akdeniz’in en önemli mavi yolculuk noktalarından ve uğrak yerlerinden biri haline gelmiş olan Bodrum, Bodrum Guleti olarak bilinen tekne tipinin gelişimine öncülük etmiş olmasının yanı sıra, son yıllarda, arka arkaya hizmete girmiş marinaları ve yaz-kış yelken yarışlarıyla da öne çıkmaya başlamıştır.

Bodrum’da denizciliğin kökeni, eldeki verilere göre, antikçağa ve hatta biraz daha öncesine, tunç çağına kadar gitmektedir. Bu dönemde Bodrum’da tekne yapımcılığının hangi boyutlarda olduğunu söylemek kolay değilse de, en azından tunç çağı kadar erken bir dönemde Ege deniz ticareti trafiğinin bu bölgeyi de kapsadığı bilinmektedir. İlk tarihçilere göre, Karya bölgesinin ilk sakinleri olarak kabul edilen Lelegler korsanlık da yapıyorlardı ve teknesiz korsan olamayacağına göre, bu bölgenin deniz kültürünün en azından üç bin yıl öncesine gittiğini kabul etmek gerekmektedir. Benzer şekilde, Leleglerle aynı dönemde yaşamış veya hemen ardından gelmiş Karyalılar da antikçağ tarihçileri tarafından denizci bir kültür olarak tanımlanmıştır. Bununla beraber, Bodrum’un köylerinden eski adıyla Müsgebi, şimdiki adıyla Ortakent’te bulunan Miken kültürüne ait kalıntılar, Mikenlilerin ya anayurtları Yunanistan’dan ya da daha sonra Girit’ten buraya denizden gelip gittiklerini göstermektedir. Hem Mikenlilerin hem de onlardan önce Girit adasında var olmuş Minosluların Bodrum ile İzmir arasındaki bölgeyle yoğun ticaret ilişkileri olduğu bilindiğinden, bu bölgedeki deniz faaliyetlerinin en azından dört bin yıl öncesine gittiğini söyleyebiliriz. Antikçağda Bodrum’un, o dönemdeki adıyla Halikarnasos’un savaş gemileri olduğunu, Perslerin yanında Salamis deniz savaşına katılmış olmasından anlıyoruz. Bu dönemde Bodrum, Büyük İskender’in Pers İmparatorluğunu yok etme mücadelesinde uzun bir kuşatmayı gerektirecek derecede önemli bir Pers deniz üssüdür. Tarih boyunca, ikisi kadın olmak üzere, üç ünlü amiral çıkartmıştır Bodrum. Bunlar sırasıyla,  Salamis deniz savaşının Herodot’a göre Pers tarafındaki kahramanlarından I. Artemisia, Rodosluları Bodrum limanında bozguna uğratan II. Artemisia ve Akdeniz’de Hıristiyan rakiplerine korku salmış meşhur Osmanlı reis/amirallerinden Turgut Reis’tir.

Karya’nın başkenti olarak Halikarnasos’un parlak çağı Büyük İskender’in burayı fethiyle sonra erer. Her ne kadar ortaçağ döneminde de Bodrum’la ilgili fazla bilgi yoksa da, kaynaklardan, Bodrum körfezinde ve yarımada civarında, özellikle de Kos (İstanköy) adasıyla Anadolu sahili arasında kalan boğazda, önemli düzeyde deniz trafiği olduğu anlaşılıyor. Bu yörede son yıllarda bulunmuş batıklar da (örneğin TurgutReis açıklarındaki Yassıada’da bulunmuş 7. yüzyıl Bizans batığı) bu tespiti desteklemektedir. Bodrum’un adı onuncu yüzyılda Bizans İmparatoru Konstantinos Porphyrogennetos’un yazdığı Thematibus’unda Halikarnasos olarak Iassos, Bargylia, Myndos, Strobilos’la birlikte sayılmaktadır. Burada Strobilos olarak geçen yer Bodrum’dan uzakta değildir; o zamanın tarihçilerine göre Bodrum’la Myndos (Gümüşlük) arasındadır. Günümüz araştırmacılarına göre, bu yer Aspat’taki tarihi Bizans yerleşimidir. Strobilos’un konuyla ilgisiyse şöyledir: Her ne kadar bu dönemde Halikarnasos hakkında çok fazla bir şey bilinmiyorsa da, Strobilos Bizans İmparatorluğu’nun Batı Anadolu’daki önemli bir ticaret limanı ve askeri üssüdür. Venedik’le ticaret için açılmış birkaç limandan bir tanesidir ki, bu da bölgede küçümsenmeyecek bir deniz trafiğinin olduğunu göstermektedir. Bu bölge on birinci yüzyıldan itibaren Müslümanlarla Hıristiyanların en önemli çatışma alanlarından biri olmuştur. Zamanla Bizans bu topraklardan çekildikçe, bölge Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında paylaşılmıştır. Menteşe Beyliği Strobilos’u (Aspat) ele geçirirken, bir süre sonra Rodos (Saint Jean) şövalyeleri de Halikarnasos’u ele geçirip Petronium Kalesi’ni inşa etmiştir. Bu dönemde bölge, karşılıklı korsan çatışmalarının ortasında kalmıştır. Strobilos da dâhil olmak üzere Anadolu’dan kalkan Müslüman/Türk korsanlar Hıristiyan gemilerine saldırırken, Rodos ve diğer bölgelerden gelen korsanlar da aynı şekilde Müslüman gemilerine saldırmıştır.

Bununla beraber, ortaçağ sadece korsanlardan ibaret değildir. Çoğu kez gözden kaçsa da, tekne yapım teknikliklerinde ve denizcilikte çok önemli değişikliklerin ve ilerlemelerin olduğu bir dönemdir aynı zamanda. Günümüzde hâlâ varlığını sürdüren temel tekne yapım tekniği olan, ilk önce postaların yerleştirildiği sonra kaplama tahtalarının çakıldığı iskelet-ilk yöntemi Akdeniz bölgesinde ortaçağda belirmiştir. Antikçağın, önce kaplama tahtalarının geçme yöntemiyle birbirine eklenmesiyle kabuğun oluşturulduğu ve sonra postaların ek takviye için bu kabuğun içine yerleştirildiği kabuk-ilk tekne yapımcılığının yerini alan bu yeni teknik, hem daha farklı gövde formlarını mümkün kılarak daha büyük teknelerin yapılmasını sağlamış hem de tekne yapım süratini arttırmıştır. Bir başka önemli değişiklik de, bu dönemde kıç-bodoslama dümeninin, kıç-omuzluk kürek dümenlerinin yerini almasıdır. Sübye (yan yelken) donanımı da, latin yelken şeklinde, bu dönemde yaygınlaşarak antikçağın kare yelkeninin yerini almıştır. Uzun süre kullanılmış bu yelken donanımı, Atlantik bölgesinden gelen etkilerin sonucunda kabasorta/sübye (kare ve yan yelken) karışımı melez arma formlarını getirmiş ve bu armalar sayesinde okyanus seferleri çok daha kolaylaşmış, hatta mümkün olmuştur. Dolayısıyla, bugünün tekneleri doğrudan ortaçağ deniz teknolojisinin ürünüdür.

Ortaçağ bu tür gelişmelere öncülük ederken, bu dönemde Bodrum’da tekne yapımcılığının ne durumda olduğuna dair neredeyse hiçbir bir şey bilinmemektedir. Rodos Şövalyeleri döneminde sınırlı da olsa bir tekne yapımcılığının olduğu varsayılmaktadır. Ama Osmanlılar döneminde Bodrum’da tekne yapım faaliyetlerinin olduğu bilinmektedir. Bu faaliyetlerin başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, en azından 18. yüzyıldan itibaren Bodrum’un bir taşra tersanesi olarak Osmanlı donanması için kalyon yapımında yer aldığı görülmektedir.

Osmanlı Tersanesi Bodrum’un denizcilik ve tekne yapım tarihinin modern dönemdeki en önemli sayfalarındandır. Tersaneyle ilgili en eski belgenin,  Avram Galanti’nin Bodrum Tarihine Ek adlı eserinde Bodrumlu Halil’in kalyonlar için yaptığı harcamalara dair 1715 tarihli bir yazışma olduğu düşünülmektedir. Rasim Özgürel’e göre Osmanlı Tersanesi’yle ilgili ilk bilgiler 1727 tarihli Kızılhisarlı Mustafa Paşa vakfiyesine dayanmaktadır. Osmanlı denizciliğiyle ilgili çalışmalarıyla bilinen İdris Bostan, Osmanlılar ve Deniz adlı kitabında, 1782 tarihinde iki Şehtiye’nin Bodrum tersanesinde yapılmasının kararlaştırılmış ve bu projenin mimarı olarak Kostantin’in tayin edilmiş olduğunu yazmaktadır. Yine Özgürel’e göre, Kaptanı-ı Derya Cafer Paşa 1770 yılında Bodrum Tersanesi’nde bir kalyon yaptırmıştır. III. Selim zamanı (1789-1807) Osmanlı Bahriyesi’nin yeniden düzenlenmesiyle ilgili çalışmaların hızlandığı dönemdir. Bu sırada Bodrum da aralarında olmak üzere taşra tersaneleriyle yakından ilgilenilmiştir. Hatta Avram Galanti Bodrum Tarihi adlı kitabında, 1793 yılında Akdeniz’de seyahatten dönmüş olan Kaptan Paşa’nın, “tersaneye verilen yeni düzen gereğince,” Bodrum’da yapılan teknelerin inşasında kusurları olduğunu tespit ettiği liman başkanı Mehmet Kaptan ile bir direkçiyi, kendisine verilmiş tam yetkiden yararlanarak öldürttüğünü yazmaktadır. İdris Bostan Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri adlı kitabında, 1823 yılında Bodrum’da 48 metre uzunluğunda bir kalyon yapılmakta olduğunu ve çalışmasının başka bir yerinde de 47,8 metre uzunluğunda bir kalyonun Bodrum’da yapılarak 1833 yılında İstanbul’a getirildiğini yazmaktadır. Tüm bunlar, yakın dönemde Bodrum’da, en azından Osmanlı Bahriye’sinin bir taşra tersanesi olarak önemli bir tekne yapımcılığı olduğunu göstermektedir.

Diğer yandan, Bodrum’da aynı dönemde, Osmanlı Tersanesi’nden bağımsız bir tekne yapım geleneğinin olup olmadığı konusunda bir şey söylemek mümkün değildir. Bu dönemde Osmanlı Tersanesi dışında bir tekne yapım geleneği olduysa bile, Cumhuriyet dönemine ulaşamamıştır. Çünkü Avram Galanti, Bodrum Tarihi adlı kitabının (ilk basım 1945) tersanelere ayırdığı kısmında tekne yapımından bahsetmez; bu konu hakkında bildiklerini Osmanlı tersanesiyle bitirir. Oysa Bodrum bu dönemde tekne sayısı açısından hiç de fakir değildir. Sadece süngercilik yapan teknelerin sayısının 89 olduğunu yazar Avram Galanti. Ama Bodrum’a ait bir tekne yapımından bahsetmez. Günümüzün en yaşlı tekne ustaları da onlardan önce Bodrum’da bir tekne yapım geleneği olmadığını söylemektedir.

Osmanlı Tersanesi’nden sonra, Bodrum’da tekne yapımcılığı tekrar, bu sefer de Giritli göçmenlerle/mübadillerle başlamıştır. Arka arkaya gelen savaşlar ve halklar arasında gerçekleşmiş herkes için acılarla dolu karşılıklı çatışmalardan sonra ilk önce İstanköy adasına ve daha sonra Bodrum’a göç eden Giritli göçmenler (birçok Giritli de Türkiye’nin başka yerlerine göç etmiştir), Bodrum’a kendileriyle birlikte denizciliği, deniz taşımacılığını ve balıkçılığı getirmiş ve daha sonra da Bodrum’da tekne yapımcılığını ve sünger avcılığını başlatmıştır. Her ne kadar bu tarihten yaklaşık bir yüzyıl önce Bodrum’da faal bir Osmanlı Tersanesi olduysa da ve her ne kadar çok sınırlı düzeyde bir denizcilik olduğu ileri sürülebilirse de, Bodrum, en azından Cumhuriyet’in başında ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir yerdir. Denizcilik faaliyetlerinin çok daha ağır bastığı bir ortamdan gelmiş olan Giritli göçmenlerse bunun zaman içinde değişmesini, Bodrum’un, yerlisiyle birlikte, daha denizci bir kimlik edinmesini sağlamıştır.

Hazırlayan ve Yazan: Timuçin Binder

Scroll to top