Nakliyecilik

Bodrum’da Nakliye Denizciliğinin Tarihçesi

Nakliye denizciliği tarım ve ticaret ürünlerinin bir yerden bir yere taşınması olduğundan, bu tip denizciliğin tarihi doğal olarak binlerce yıl öncesine gitmektedir. Bodrum bölgesinde de durum farklı değildir. Her ne kadar Bodrum civarındaki deniz taşımacılığının tarihin derinliklerine kadar giden geçmişi üzerine ayrıntılı bilgiler mevcut değilse de, tarihsel ve arkeolojik bulgular bu bölgede en azından dört bin yıl önce deniz taşımacılığının olduğunu göstermektedir. İlk önce Minos ve ardından Miken uygarlıkları zamanında Bodrum ile Girit ve Yunanistan anakarası arasında nispeten yoğun bir deniz ticaretinin olduğunu söylemek mümkün. Antikçağdaysa Halikarnassos kenti konumundan dolayı deniz ticaretinin önemli duraklarından biridir. Karya satrapı ve hükümdarı Mausolos’un başkentini Mylasa’dan Halikarnassos’a taşımasının nedenlerinden biri de ticarete elverişli limanıydı. Ortaçağdaysa Venediklilerin bu yöreyle ticari ilişkileri olduğunu görüyoruz. Daha sonra Rodos şövalyelerinin de çeşitli ihtiyaçları için bu kıyılarla ticari ilişkiler sürdürdüğünü tarihsel kaynaklardan biliyoruz. Sonuç olarak nakliye yelkenlisi binlerce yıl boyunca bu sahillerin ayrılmaz bir parçası olmuş gözüküyor. Deniz taşımacılığı muhtemelen modern döneme kadar bu dağlık bölgede her zaman daha kolay bir seçenekti. Bununla beraber, Bodrum yöresinin kendisinin tarih boyunca bu deniz taşımacılığının ne kadarını üstlendiğini söylemek kaynakların yetersizliğinden ötürü zordur.

Bodrum kökenli deniz taşımacılığı hakkında ancak Cumhuriyet döneminden itibaren konuşmaya başlayabiliyoruz. Cumhuriyet’ten önce Bodrum’a ait tekne sayısı hakkında çok şey bilinmemekle beraber (ki bu döneme ait ipuçları Bodrum’da Cumhuriyet’ten hemen önce çok fazla deniz aracı bulunmadığına işaret ediyor), 1926 yılına ait bir fotoğraf kalabalık bir liman göstermektedir. Bu tarihler Giritli Müslümanların Türkiye’ye gelip yerleşmesine yol açan mübadelenin hemen sonrasıdır. Giritli mübadillerden önce de Bodrum’da deniz ticareti, daha doğrusu, Bodrum’da yetişen ürünlerin deniz üzerinden nakliyesi söz konusuydu. Ama bu nakliye muhtemelen Bodrum dışından gelen deniz araçları tarafından yapılıyordu. Çünkü Cumhuriyet dönemi başında Bodrum’da tekne yapımcılığının olduğunu gösteren bir işaret olmadığı gibi, kabarık bir deniz taşımacılığı filosu da söz konusu değildir. Oysa mübadeleyle birlikte Giritli Müslümanların Bodrum’a yerleşmeye başlaması bu tabloyu değiştirmiş, Bodrum limanına ait nakliye teknesi sayısında büyük bir artış sağlamıştır. Üstelik bu mübadillerin bir kısmı Girit’te de uzun süredir deniz taşımacılığıyla uğraşan ailelerdendir.

Bodrum’a gelen mübadillerin arasında Girit’in Spinalonga veya İspinalonga adasından gelenler de bulunmaktaydı. Girit’te araştırmalar yapmış İngiliz amirali, bilim adamı ve haritacısı Thomas Spratt’a göre, İspinalonga’da 80 civarında Müslüman aile vardı ve bu topluluk genelde balıkçılık ve deniz nakliyesiyle uğraşmaktaydı. Adada 7-8 tane gulet ve yerel ticaretle uğraşan 10-12 tane de kayık (muhtemelen tırhandiller ve peramalar) olduğunu söyleyen Spratt bu adayı istisnai bulmuştur. Çünkü Spratt’a göre Girit’te sadece denizcilikle uğraşan başka bir Müslüman topluluk yoktur. Bunların aralarında gayet iyi denizciler de bulunduğunu ekleyen Spratt, İspinalongalıların bir süre önce bir adet brig türü yelkenlileri olduğunu, bunu aralarından Akdeniz’i iyi bilmesiyle tanınan girişimci ve son derece yetenekli bir kaptanın idaresinde yükleyip İngiltere’ye gönderdiklerini, ama bu yelkenlinin yolda tüm mürettebatıyla birlikte battığını da yazmaktadır. İspinalonga ayrıca bu dönemde Girit’in karantina girişlerinden biridir ve yöreye gelen veya dışarıya mal taşıtmak isteyenlerin buradan geçmesi gerekmektedir. İspinalongalı kaptanlar bu dönemde Girit ile diğer adalar ve Anadolu sahilleri arasında mal taşımaktadır.

İspinalongalılar da diğer Giritli Müslümanların yazgısını paylaşarak adalarını terk etmek zorunda kalır. Diğerleriyle birlikte bir kısmı Bodrum’a gelirken, büyük kısmı o sırada Osmanlı idaresinde olan ve daha sonra İtalyanların kontrolüne geçen İstanköy gibi diğer adaları tercih eder. Ama mübadele, sonunda, bu Giritlileri de Bodrum’a ve Türkiye’nin diğer yerlerine göç etmeye zorlayacaktır. Bu süreç içinde İspinalongalılar ve muhtemelen deniz nakliyatıyla uğraşan diğer Giritliler deniz taşımacılığını İstanköy’de de devam ettirir. Daha sonraysa tekneleriyle birlikte Bodrum’a gelirler. Bu müzede görülen eski yelkenliler ya Girit ya da İstanköy yapımıdır. Büyük olanlar genellikle 18-28 metre arasındadır ve bu yelkenliler 1950’lerin sonlarına kadar Bodrum’un İzmir, İskenderun, Yunan adaları ve hatta İskenderiye’yle olan dış deniz nakliyesini üstlenecektir. Daha ufak boydaki nakliyecilerse yöresel çalışacaktır.

Bodrum’un nakliye ağları İkinci Dünya savaşının, yani Alman Harbi’nin sonuna kadar, şimdikinden daha farklıdır. O yıllarda yolların yetersiz olmasından dolayı kara nakliyesi son derece sınırlıdır ve dolayısıyla deniz nakliyesi daha avantajlıdır. Bodrum Osmanlı zamanında da dışarıya tarım ürünleri gönderen bir yerdir. Avram Galanti’den aktaracak olursak, on dokuzuncu yüzyılın başlıca ihracat malzemeleri incir ve palamuttur. Bodrum bu yıllarda İstanbul’a buğday ve arpa gönderen iskelelerden biridir. Ayrıca az miktarda harup (keçiboynuzu) da gitmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olduğundan, bu yılların ticaret ağları çok daha geniştir. Bu dönemde bugün Yunanistan’a ait olan Oniki adalarla da alışveriş söz konusudur. Hatta bugün İtalya’ya ait Trieste’ye ispirtoluk incir bile gönderilmektedir. Bodrum’un bu ticareti ilk önce Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini çeşitli ulus devletlere bırakmasıyla değişir. Cumhuriyet Türkiye’sinin yeni sınırları Bodrum’un dışarıyla bağlantısını sağlayan limanı İzmir olarak değiştirir; artık dışarıya doğrudan seferler mümkün değildir. Ama Bodrum’un Yunan adalarıyla olan ticareti (İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Oniki adalar İtalyanların kontrolündedir) 1936-38 yıllarına kadar aynı şekilde devam eder. Savaş sırasında kısmen sekteye uğrayan bu ticaret İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni siyasi koşullardan ötürü tamamen sonra erer.

Girit mübadilleri ve özellikle İspinalonga ve civarından gelenler İstanköy-Bodrum bölgesine göç ettiklerinde kendilerini böyle bir ortamda bulur. Bir süre sonra tamamen Bodrum’a yerleşen Giritli mübadiller, mevcut koşulların da katkısıyla denizcilik faaliyetlerini devam ettirir. Elbette Girit’ten başka denizci aileler de gelmiştir ve Bodrum’un yerlileri arasında da az çok denizcilikle uğraşanlar vardır. Ama tarihsel kaynakların da gösterdiği gibi, İspinalongalılar ve yakın çevresinden gelenler zaten uzun süredir bu işin içinde olup Ege ve Doğu Akdeniz civarına mal taşımaktaydılar. Bu deneyim Bodrum denizciliğinin gelişiminde önemli bir itici güç olmuştur. Her şeyden önce Bodrum limanı, Türkiye’nin diğer limanlarının aksine, deniz araçları açısından kalabalık yapısını korumuştur. Avram Galanti 1940’larda Bodrum üzerine yazdığı kitabında “Bugün Bodrum, Akdeniz’de Türkiye’nin en çok gemisi, motoru, kayığı, sandalı olan limanlardan biridir” yazmakta ve bunların “memleketin her sahiline” gittiğini söylemektedir. Ayrıca denizcilikle uğraşan bu kadar kalabalık bir topluluk Bodrum’da denizciliğin balıkçılık, süngercilik, tekne yapımcılığı ve sonunda da yat turizmi gibi diğer dallarının da gelişmesini sağlamıştır. 1920’lerle 1950’lerin sonuna kadarki dönemde Bodrum’da nakliyeyle uğraşan boyları 18 ile 28 metre arasında değişen ortalama 20-25 civarında büyük nakliye teknesi vardır. Bunların her birinde 4-5 kişi çalıştığına göre, büyük nakliye teknelerinde çalışan toplam 125’e yakın denizci vardı. Bu rakama küçük nakliye teknelerini ve Galanti’nin kitabında süngerciler için verdiği 403 rakamını da eklersek, ortaya, Bodrum’un o yıllardaki nüfusuyla karşılaştırıldığında epey büyük bir rakam çıkar. Bu da süren ve büyüyen bir denizcilik kültürüne işaret etmektedir ki, bu kültür Bodrum’da yat turizminin bugünkü düzeyine ulaşmasında en önemli unsurlardan biri olmuştur. Her ne kadar zaman içinde nakliyeciler ve daha sonra süngerciler kayboldularsa da, Bodrum’un denizcilik kültürü yaşamaya devam etmiştir.

Bodrum’da nakliyecilik en parlak yıllarını Oniki ada ticaretinin sona erdiği II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürdürmüştür. Bundan sonra hem  yeni uluslararası sınırlar ve siyasi uygulamalar hem de Bodrum’u da kapsayan düzenli gemi seferleri nakliyecilerin işini zorlaştırmaya başlamıştır. Her ne kadar II. Dünya Savaşı’ndan sonra yelkenin yerini motor almaya başlamışsa da, düzenli gemi seferleri nakliyecilerin 1957-58 yıllarında tamamen ortadan kaybolmasına yol açmıştır. Bunların yerini düzenli olarak limana uğrayan gemilere limandan yük taşıyan mavnalar almıştır. En eski nakliyeci yelkenliler arasında, bu müzede de görülen, Cumhuriyet, Kurtuldu (daha sonra Türk Kurtuldu), Gazi, Nimet-i Zafer gibi tekneleri sayabiliriz. Hepsi dışarıdan gelmiş veya satın alınmış bu nakliye teknelerinin adları da dönemin ruh halini yansıtmaktadır. Bodrum’da, ara sıra yük taşıyan tratalar (balıkçı tekneleri) sayılmazsa, hiçbir zaman büyük nakliye gemisi yapılmamıştır. Tüm tekneler dışarıdan gelmiş veya satın alınmıştır. Nakliyeciliğin ortadan kalkmasında bir diğer etken de denizle ilgili balıkçılık, süngercilik gibi farklı iş kollarının daha fazla kazanç sağlamaya başlaması olmuştur. Son teknelerden Vural ve Lütfüllah’la birlikte deniz nakliyatı tamamen sona ermiştir.

Hazırlayan: Ali Kemal Denizaslanı ve Timuçin Binder
Yazan: Timuçin Binder

Scroll to top